Kyzikos Antik Şehri


Kyzikos Antik Kenti, Erdek ilçesi sınırları içinde, antik dönemde Arktonnessos Ayı adası yada Arkton Oros Ayılar dağı olarak anılan Kapıdağı Yarımadası’nın ana kara ile birleştiği kıstağın güney ucuna yakın kısımda Erdek-Bandırma karayolu üzerinde, erdek’ten 8 km doğuda yer alıyor. Kente ait kalıntılar kuzeyde Dindymos ( Ayı Dağı), Hamamlı ve Belkıs (Yeniköy) köyleri, batıda Düzler köyü, güneyde Düzler köyü ve Marmara Denizi, doğuda Aşağıyapıcı köyü ve Bandırma körfezi ile çevrelenmiş.

kent, Kapıdağ Yarımadası’nın Anadolu sahiliyle birleştiği noktada kurulmuş, Antik çağın en önemli şehir merkezlerinden birisi, Herodotos’un yapıtlarında Artake ve Prokonnesos ile bölgede kurulmuş üçüncü kent devleti olarak geçiyor. Kyzikos Kent Devleti kısmen eski yıllarda Arkton Oros adı verilen yüksek bir dağın yeşil eteklerinde kurulmuş. Bir koluyla antik ismi Panormos olan Bandırma Körfezi’nin mavi denizini, diğer koluyla da batıdan Artake (Erdek) körfezinin ışıklı sularını kucaklıyor.


Kyzikos’a nasıl giderim?

Kyzikos Antik Kenti’ne ulaşmak için Ankara, Bursa, İzmir, Balıkesir istikameti üzerinden gelenler, Bandırma’ya geçmeden Erdek istikametine yönelerek yaklaşık 10 km'lik yolculuktan sonra, Bandırma-Erdek karayolu üzerinde Aşağı yapıcı mahallesi yol ayrımından Erdek’e doğru yöneldikten sonra yolun sağ tarafında yer alan Kyzikos Antik Kenti’ni genel olarak görebilirler. Erdek’e doğru devam ederken yol üzerindeki tanıtım levhaları da ziyaretçilere yardımcı oluyor. Özel araçları olmayanlar ise Erdek Özel halk otobüsleri ile ve İstanbul’dan gelenler ise İDO iskelesinin hemen karşısındaki otobüs duraklarından binebilirler. Bu otobüsler ile gelenler, Düzler mevkii’ndeki kahvelerde inerek Kyzikos Antik Kenti’ne ulaşabilirler.


Strabon’un Kaleminden Kyzikos

Kapıdağ Yarımadası’nın güney eteklerine saçılmış, antik dönemdeki adı Mysia olup içinde Erdek’inde bulunduğu bölgeye yerleşen en eski toplulukların Dolionlar olduğu biliniyor. Coğrafyacı Strobon yapıtlarında, Dolionlar’ın Yunanistan’ın Thessalia bölgesinden buralara göç ettiklerini anlatmıştır. Yine Strobon eserinde Kyzikos Kentini şöyle anlatır. ” Kyzikos, Propontis’te (Marmara Denizi) bir ada olup anakaraya iki köprüyle bağlıdır. Toprakları verimlidir. Köprülerin yakınında aynı ismi taşıyan ve gerektiğinde kapatılabilen iki limanı ve iki yüzden fazla gemiyi alabilecek büyüklükte barınağı bulunan bir kent vardır. Kentin bir kısmı düzlükte, diğer kısmı Arkton oros denilen dağın yakınındadır. Bu dağın arkasında Dindymos denen başka bir dağ daha vardır. Tek bir zirve olarak yükselen bu dağda ” Tanrılar anası” Dindymen’in Argonoutlar tarafından yapılan tapınağı bulunur. kent büyüklüğüyle, güzeliğiyle, hem barış hemde savaş zamanında yönetimin mükemmelliğiyle Asia’adki en önde gelen kentlerle yarışır durumdadır ve Rodos, Massalia ve antik Karthago tarzında düzenlenmiştir. Kamuya ait 3 yapının yönetimiyle uğraşan üç yönetici bulunur. Bu yapılar hazine, silah ve savaş makineleri ve tahıl içerirlerdi. Roma döneminde ayrıcalık tanınan kent iç bağımsızlığını koruyabilmişti.


Kral Kyzikos ve Karısı Kleite

Mitolojide Yunanlılar’ın ünlü Arganotlar Destanı’nda ismi geçen Dolionlar’ın genç kralı Kyzikos’un Thessaliali bir kahraman olduğu belirtilir. Kyzikos aslen güney Yunanistan’lı olarak geçer. Stilbe’nin oğlu Aineus ile Trakya kralı Eusoros’un kızlarından Ainete’nin oğludur. Eusoros’un oğlu, yunanlılara karşı Troialılar’ın emrinde savaşan Trakya birliğini kumanda eden Akamas’tı. Kyzikos, soyca kökleri Poseidon’a dayanan Dolionisler’in hükümdarıydı. Arganautlar’ın gelişiyle efsaneye girdiği sırada, kahin Merops’un kızı Kleite ile yeni evlenmişti.

“Altın Post” efsanesinin Kyzikos ile ilgili kısmı şöyledir: “kolkhis’de (Gürcistan) var olan altın postu almak için Yunanista’dan yola çıkan Argonoutlar’ın ilk yanaştıkları ülkelerden biride Kral kyzikos’un ülkesi olmuştu. Kyzikos denizcileri güler yüzle karşılamıştı. Onlar için şölenler düzenledi ve onlara erzaklar sundu. Fakat gece olunca Argonout’lar yelken açtıklarında farkında olmadan bir fırtına tarafından ayrıldıkları kıyıya tekrar atıldılar.


Kyzikos Asya’da Önemli Bir Ticaret Merkezi

Kyzikos Antik Kenti, Propontis’de (Marmara Denizi) üç doğal limana sahip, stratejik açıdan hem anakara, hem de Kapıdağı’nı kontrol edebilecek konumdadır.

Kyzikos’un yerleşme yerine Tunç çağında yerleşildiğini kabul edilmesine karşın, şimdilik bunu destekleyecek arkeolojik bulgular bulunmamaktadır. Çünkü bu kültüre ait “Bukelkeramik” henüz Kyzikos’ta bulunamamıştır. Yapılacak kazılarda bu seramiğin burada olup olmadığı tespit edilecektir. Strabon, Thrakia savaşı sonrasında bu bölgeye yerleşen Pelasglar’ın Aeol ve Lonlar’ın anadolu’ya göçleri sırasında yok olduklarını ileri sürer. Ancak Hasluck, Pelasglı Dolionlar’ın Thesalia halkı olduğunu, Aeol baskısı sonucu Hellespontos’a göç ettiğini ve bunların bugün kalıntılarını gördüğümüz Kyzikos’u kurduğunu savunur. Strabon’da, Aisepos Çayı’ndan, Rhyndakos Çayı ve Daskylitis Gölü’ne kadar uzanan bölge halkının “Dolionlar” olduğunu kabul eder. Buna göre Pelasglı Dolionlar’ın Tharakia’dan geldikleri söylenebilir. Kyzikos tarihi araştırmacılar tarafından Miletos!un kolonisi olmasıyla başlatılır. Strabon, Lampsakos’lu Anaksirmenes’den aktararak Kyzikos’lu Miletoslular’ın kolonize ettiğini bildirir. Eusebios’un kroniğinde de Miletos’un ilkin M.Ö 756, ikinci olarak M.Ö 679’da Kyzikos’u kolonize ettiği belirtilmektedir.Dolinois’ler korsanların baskınına uğradıklarını zannederek Arganaut’larla çarpışmaya başladılar. Kyzikos, tebaasının yanına geldi ve Arganaut’ların önderi Lason tarafından öldürüldü. Ertesi sabah herkes yaptığı yanlışlığın farkına vardı. Arganaut’lar üç gün boyunca cesedin başında ağıt yaktılar. ardından Yunan usulü atletizm oyunlarının yapıldığı büyük bir cenaze töreni düzenlediler. Ölümü üzerine Kral Kyzikos’un genç karısı Kleite, acısından dolayı kendini asıp yaşamına son verdi. Kyzikos’un hüküm sürmüş olduğu şehir artık onun adıyla anılmaya başlandı.

M.Ö. 479’da İon birliğinin Pers donanmasını Mykale’de yenmesinden sonra oluşturulan Attik-Delos Deniz Birliğine bir çok İon kenti gibi Kyzkos’da M.Ö. 478’de katılır ve 9 talent vergi ödemeyi kabul eder. M.Ö. 387’de Spartalı devlet adamı antalkidas’ın çabalrı ile Yunanlı’larla Persler arasında Antalkidas barış anlaşması imzalanır.

Buna göre Asya’daki kentler, Klazomenai Persler’e, lemnos, İmroz ve Skyros Atina’ya verilecek, bütün diğer Yunan kentleri özgür olacaktı. Buna göre Kyzikos, Pers yönetiminde kalır.

M.Ö. 364 yılında Kyzikos, Atina donanmasının amirali Timetheos’un da yardımıyla, Daskyleion satrapı Ariobarzanes’e isyan ederek bağımsızlığını ilan eder. Bu başarı üzerine Kyzikos II. Attika-Delos deniz birliğine girer, ancak bir yıl sonra bu birlikten ayrılır. Bundan sonra Kyzikos, Asya’da önemli ticaret merkezi olur. M.Ö. 362’de ise Kyzikos, Artake’yi (Erdek) ele geçirdikten sonra Prokonnesos’u (Marmara Adası) kuşatır, Prokonnesoslu’ların Atina’dan istedikleri yardımın gelmemesi üzerine burayı ele geçirirler.


Kyzkos’un Parlak Dönemi

Makedonya’lı Büyük İskender, M.Ö. 334’de Hellespontos’u aştıktan sonra Dasklyeion’u ele geçirir, Zeleia’yı Kyzikos’a bağlar. Philetairos’un M.Ö. 280-275 yılları arasında yaptığı yardımlarla Kyzikos ile Pergamon arasında dostluk ilişkileri, İ.Attalos’un (M.Ö. 241-197) Kyzikos’lu Apollonis ile evlenmesi üzerine daha da güçlenir. Bu dönemde Kyzikos ekonomi, sanat ve bilim alanında büyük ilerlemeler kaydetmiştir. Kyzikos’un parlak dönemi M.Ö. 133’de Pergamon Krallığının III. Attalos’un (M.Ö. 138-133) vasiyeti ile Roma imparatorluğuna bağlanması sonrasında da devam eder.

Kyzikos bu dönemde Roma ile iyi ilişkiler kurmaya çalışmıştır. Caeser’in M.Ö. 15 Mart 44 tarihinde öldürülmesi ile Kyzikos’unda kaderi değişmiştir. II. Triumvir’lik kuran Octavianus, Antonius ve Lepidus’un Caesar’ın katilleri Brutus ve Casius’a karşı savaş açmıştır. Bu savaşlarda (M.Ö. 42 ) bir süre için Brutus ve Casius Kyzikos’u donanmaları için üs olarak kullanmış olmaları, bunları yenilerek intihar etmeleri sonrasında kent Augustus’un düşmanlığı ile karşı karşıya kalmıştır.

M.S. 37 yılında Tiberius’un ölümü üzerine imparatorluk ile Kyzikos kenti arasındaki ilişkilerinde düzelmeye başladığı görülmektedir. Pontus Kralı Polemon’un kızı Trakya kralı Kotys’un karısı ve imparator Galigula (Gaius)’nın akrabası olan Antonia Tryphaena’nın Kyzikos’a karşı duyduğu olumlu hisler nedeniyle yaptığı girişimler sonucu, kente hakları geri verilir ve onarım faaliyetlerine de yardım edilir.

Kyzikos, Hellespontos Eyaleti’nin merkezi oluyor.

İmparator Galigula’dan (m:s. 37-41) İmparator Hadrian (M.S. 117-138) dönemine kadar Kyzikos tarihi hakkında pek fazla bilgi edinilememiştir. Ancak bu dönemde Kyzikos Roma için önemli bir kent haline gelmiş olmalı ki M.S. 10,11,117’de meydana gelen 7 şiddetindeki depremle büyük ölçüde tahrip olunca, İmparator Hadrian’ın cömertçe yaptığı yardımlarla yeniden onarılır ve M.S. 124’de Asya gezisine çıkmış olan İmparator Hadrian’da Kyzikos’a uğrar.

Roma İmparatoru M. Aurelius Quintillus M.S. 270’de Kyzikos’da sikke bastırmıştır. Bu da Kyzikos’un önemini vurgulamaktadır. M.S. 297’de İmparator Diokletianus’un, İmparatorluğun vilayet teşkilatlarında yaptığı düzenlemeler sonucu, Asya eyaletleri de yeniden düzenlenmiştir. Bunun sonucunda Kyzikos, Troas ve küçük Frygia’nın bir bölümü ile 33 kenti içine alan Hellespontos Eyaletinin merkezi olur. Bu durum M.S. 324’de Bizans’ın Doğu roma İmparatorluğunun başkenti olmasına kadar devam eder.


Kyzikos Depremlerle Yıkılıyor.

M.S. 672-678 yılları arasında Emevi halifesi Muaviye’nin Bizans’a yaptığı seferde kışın Kyzkos’ta kaldığı biliniyor. Ancak kent bu dönemde büyük ölçüde tahrip edilmiştir. 1063 depreminden sonra kent tamamen terk edilmiştir. 1078’de vali Nikephoros, Bizans’a isyan etmiş, Kyzikos’da topladığı ordusu, Selçuklu beylerinin yardımı ile Bizans ordusu tarafından yenilgiye uğratılmıştır.

1085 yılında Kyzikos ile çevresi Selçuklular’ın egemenliğne girmesine karşın, bu bölge sık sık el değiştirmiş ve 1336 yılında Osmanlı yönetimine girmiştir. İ.S. 297’de Kyzikos, otuz üç kenti içine alan Hellespontos Eyalet merkezi olma konumu, İ.S. 324’e kadar devam eden bu dönemi, Byzantion’un başkent oluşuyla birlikte sona erer. İmparator Justinianus döneminde İ.S. 543’deki depremde kent büyük zarar görür ve bu olay mermerlerin İstanbul’a taşınmasınında başlangıcı olur. deprem sonucunda Kyzikos halkının kısmen Erdek’e göç ettiği de bilinmektedir. İ.S. 741 ve 1064 yıllarındaki büyük depremlerle tamamen yıkılır ve Kyzikos kaderine terk edilir. Bazı orta çağ yerleşimlerine sahne olsa da, bu dönemden sonra mermerleri yıkılan merkezlere, özellikle İstanbul!a taşınarak yeni yapılarda kullanılır.

Kyzikos’un güçlü ve sağlam sur duvarları

Antik dönemde bir kentin ilk bakışta insanları etkileyip etkilemediği, içindeki yapılar kadar, sur duvarlarına da bağlı idi. Kente saldıranların ilk anda moralini bozacak olan ve savunmanın güçlü olduğu izlenimini uyandıracak yine sur duvarlarıydı. Kyzikos kentinin de güçlü sur duvarlarına sahip olduğunu günümüze gelen sur kalıntıları kanıtlamaktadır.

Kentin üçte ikisi ova kısmında yer aldığı için kentin savunması amacıyla güçlü sur duvarları inşa edilmiştir. Sur duvarlarının yalnız kara kısmında değil deniz ile bağlantılı güney, güneydoğu ve güneybatı kısımlarda da güçlü şekilde inşa edildikleri, yapı özelliklerinin nedeniyel farklı dönemlerde yapıldıkları ve bir çok kez onarıldıklarını, günümüze gelen kalıntılardan anlayabiliyoruz. M.S. 4. yüzyilda ise sağlam sur duvarlarına sahip olduğu kabul edilir. Hasluck, kentin güneydoğu ve güneybatı köşelerinde iki küçük kapının yer aldığını bildirmektedir. Bunlar olasılıkla güney agora’nın doğusunda güney sur duvarının ortalarında yer alan kapılar olmalı, Ayrıca Hasluck, Panormos ile Thrakikos limanları arasındaki Thrakia (demir) kapısı ile Stochove ve Chriacus’un önem vermediği Kleite deresindeki güney kapıdan bahseder. Sur duvarlarının büyük ölçüde tahrip edilmiş olmasından dolayı kapıların tümünü kesin olarak belirlemek olanaksızdır diyebiliriz.

Ancak günümüze ulaşan kalıntılara göre aşağıda adları geçen kapılar kullanılmış olmalıdır. Bu kapılardan Güney Agora’nın doğusunda yer alan ve Thrakia kapısı kentin ana kara ilşe bağlantısını sağlıyordu. Akropol kapısı daha çok Kapıdağı’nın içlerine ve Amfiteatr’a açılıyordu. Hadrian tapınağı’nın doğusundaki kapı ise tarım alanlarına açılıyordu.

15 bin kişi kapasiteli tiyatro

kentin kuzeye doğru yükselen alanından yararlanılarak, sahne binası güneyde yer alacak şekilde, akrepolun güneydoğusuna inşa edilmiştir. Günümüze gelen kalıntılardan ancak tiyatronun sınırları belirlenebilmektedir. Buna göre yarım daireyi aşacak şekilde planlanan orkestranın önünde sahne binasının kalıntıları yer almaktadır. Kyzikos tiyatrosu doğal araziye oturtulmuş olması ve orkestranın yarım daireyi biraz geçmiş olması ile tamamen Hellenestik özellikler göstermektedir. Burada kullanılan granit taşlar kent içinde bulunan taş ocaklarından temin edilmiştir. Yaklaış 10 000 – 15 000 kişi kapasiteli olduğunu sandığımız, dıştan dışa kaveası 145m, orkestrası 500m çapında olan tiyatronun, orkestradan kaveanın en yüksek noktasına yüksekliği ise yaklaşık 20 m’dir. Tiyatronun ilk inşa evresine ait yazıt, duvar kalıntısı veya bezeme bulunmadığından, konumu nedeniyle Hellenestik dönemde ilk olarak inşa edildiği söylenebilse de tarihi kesin olarak belirlemek olanaksızdır. Sahne binasının bulunduğu kısımdaki kalıntıların fazlalığı bunun iki veya üç katlı olabileceğini göstermektedir. Tespit edilen bezeme parçaları tiyatronun, en azından sahne binasının özenle yapılmış görkemli bir yapı olduğunu kanıtlamaktadır. Tiyatronun orkestra kısmında, küçük parçalar halinde, Roma dönemine ait, mimari bezeme parçaları bulunmaktadır.

Akropol

Günümüze gelen kalıntılara göre Akropol, kentin kuzeyinde, en düşük seviyesi denizden ortalama 50m. yüksekte olan bu kısımda yer alır. Kuzey, doğu ve batısı kent surları ile çevrilmiş olan bu kısım kentin en yüksek bölümünü oluşturmaktadır. Akropol’ün batısında yaklaşık 35m. uzunluğundaki sur duvar üzerinde yer alan 1,22m. genişliğinde ve 2,64m. yüksekliğinde, üzeri kemerli kapı (Akropol kapısı) hemen kuzeybatısında bulunan amfiteatr’a açılmaktadır.

Amfiteatr

İçinde su savaşları yapılan dünyadaki tek örnek Amfiteatr kentin kuzeyindeki sur duvarlarının kuzeybatı dışında, Belkıs ve Hamamlı köyleri arasından akan, eski adı Kleite olan derenin yatağında yer almaktadır. Halkın “Kaleler mevkii” olarak isimlendirdiği bu yapının birkaç tonozuna ait bazı ayaklar dışında diğer bölümleri tahrip olmuştur. Amfiteatr dik dere yatağına inşa edildiği için oturma basamaklarının doğu ve batı kısımları toprak zemine oturtulmuştur. Dıştan dışa 155×180 m. ölçülerinde, elips şeklinde olan yapının doğu ve batı yöndeki oturma basamaklarının alt kısımları toprağa, dere yatağından dolayı güney ve kuzey yönlerdekiler ise güçlü ayakların taşıdığı tonozlar üzerine oturtulmuştur. Antik dönemin önemli kentlerinden biri olan Kyzikos’da, büyük ölçüde kalıntılarının ayakta olması nedeniyle, erken dönemden itibaren kente gelen seyyahların ilk dikkatini çeken yapılardan biri Amfiteatr olmuştur.

Bouleterion ( Toplantı binası)

kentin güneydoğusunda, Panormos limanının kuzeybatısında yer alan yaklaşık 75×75 m. ölçülerindeki bu yapıdan günümüze gelen, doğudaki giriş kapısının ki yanındaki duvar kalıntıları ile güneybatı köşesinde tespit edilen tonoz parçasından ibarettir. doğudaki girişin iki yanında tespit edilen duvarlar ile güneybatı köşedeki 4.40 m. genişliğinde, yalnız 12 m. uzunluğundaki tonozun bir bölümü dışında, bu yapının diğer kısımlarına ait duvarlar yalnız yıkıntı halinde günümüze ulaşmıştır.

Güney Agora

Hytos limanının doğusunda, kenti güneyden kuşatan surun bitişiğinde yer almaktadır. Sur duvarı aynı zamanda Agora’nın güney duvarı olarak kullanılmıştır. İçinden güney-kuzey yönünde tarla yolununda geçtiği Agora’nın içten içe güney kısmı 220 m., kuzeyi 225 m. uzunluğunda genişlik ise doğuda 67 m., batıda 75 m.’dir. Ölçülerindende anlaşıldığı gibi yaklaşık dikdörtgen planlı agorayı, güney hariç diğer üç yönden çeviren duvarın genişliği yaklaşık 2-2,5 m. arasında değişmektedir.

Hadrian Agorası

Antik kentin batısında, Hadrian tapınağı’nın ise kuzey batısında yer alan agoranın yaklaşık 82.50 m. genişliğinde olduğu tespit edilmesine karşın, aşırı tahrip nedeniye uzunluğu belirlenememiştir. Çünkü agoranın kuzey, güney ve batı sınırlarını oluşturan duvar parçaları bulunmasına rağmen, doğu sınırını belirleyecek duvar kalıntsı tespit edilememiştir. Batı duvarın kuzey bitimine ait iki sıra halinde iki bazalt bloktan oluşan köşe kısmı bulunmuştur. Agoranın, Hadrian Tapınağı’nın kuzeyi boyunca devam ettiği düşünülmektedir.

Metroon (Kutsal alan)

Kentin güney surları yakınında, Bouleterion’un batısında ve Panormos limanının kuzeydoğusunda yer alan yapı, kuzeydoğu-güneybatı yönlerinde uzanmaktadır. Yapı uzun süre eski eser kaçakçıları tarafından yağmalandığından, bugün görülebilen eserler onarılamayacak derecede küçük parçalar ayrılmıştır.

Mezar Anıtları

Kyzikos nekropolleri bugüne kadar sistemli şekilde araştırılmamıştır. Nekropoller genelikle antik kentlerin dışında yer aldığı için, çoğunluğu kaçak kazılarla tahrip edilmişlerdir. Kyzikos nekropolü için de aynı şey söylenebilir. Kyzikos nekropolleri kentin güneyinde ve ağırlıklı olarak batısında yer almaktadır. iki nekropol alanında da daha çok lahit ve lahit parçaları bulunmuş olup, Roma dönemine aittir. Hellenestik dönemde nekropol kentin batısında yer almış olmalı. 1988 çalışmasında belirlenen eserler ilk sırayı mezar stelleri yer almaktadır. Bu çalışmalarda bir kısmı Pfuhl-möbius tarfından yayınlanan, otuzu aşkın stel tespit edilmiştir.

Kyzikos’ta araştırma yapanların bulmak istediği mezar anıtların en önemlisi kente adını veren Kral Kyzikos’un mezarıdır. Arganautlar mitolojisinde adı geçen bu kralın, Erdek’ten Bandırma’ya giderken Çanakkale yol ayrımından sonra yolun solunda yer alan tümülüste gömülü olduğu kabul edilir. Ancak bugüne kadar kazılmadığından buranın kral mezarı olup olmadığı henüz bilinemiyor. Mezar buluntularından sonra ikinci sırayı lahitler almaktadır. Kentin güneyindeki birkaç parçası dışında lahitler çoğunlukla batıdaki nekropol alanında bulunmuşlardır.

Doç. Dr. Nurettin Koçhan Başkanlığında Yürütülen Kazı Çalışmaları

Kyzikos Antik Kenti’nin gün yüzüne çıkarılması için başlatılan ilk düzenli kazı çalışmaları, 1989-1997 yılları arasında yapılmıştır. İkinci dönem kazı çalışmaları ise 2006 yılında tekrar başlamış ve halen Erzurum Atatürk Üniversitesi Arkeoloji bölümünde görev yapan Doç. Dr. Nurettin Koçhan başkanlığında yürütülmektedir. Kentin büyük bir bölümünün Düzler mahallesiyle iç içe ve tamamına yakının özel mülkiyet üzerinde yer alması kazı yapmayı zorlaştırmaktadır. Bu problem 2006 yılından beri kazı çalışmalarını büyük oranda etkilemiş olup, düzenli olarak sadece Hadrian Tapınağı’nda kazılar yapılabilmiştir.

Hadrian Tapınağı Çalışmaları

2006 yılında yeniden başlanan ikinci dönem kazı çalışmalarında tapınağın, doğu ön ve güney uzun taraflarında çalışmalar devam ettirilmiştir. ancak çıkan dolgu malzemenin döküldüğü alanın uzak olması, zaman kaybına sebep olduğu için çalışmalar son dönemlerde sadece batı alanda yoğunlaştırılmıştır. Çalışma şartlarının çok zor ve ağır olduğu Hadrian Tapınağı’nda bir çok yerde yüksekliği 5-6m’yi bulan dolgu toprakta kazının hızlı ilerlemesini engellemektedir. 2006 yılından itibaren üzeri tamamen çalı ve ağaçlarla kaplı olan alanda yapılan çalışmalarda ilk karşımıza çıkan buluntular Orta Çağa aittir. On yıllık kazı sürecinde çok sayıda mezar ve depolama amaçlı pythoslar çıkarılmıştır.

Mezarlar tapınak alanının tamamında gelişi güzel yerlerde ve kodlarda karşımıza çıkarken, pythoslar genellikle tapınağın zemin döşemesi seviyesinde bulunmuştur. Açılan 10’dan fazla mezarın çoğunluğunu kiremit örnekler oluştururken, bazı küçük çocukları gömmek için küp mezarlarında kullanıldığı görülmüştür. Ölü hediyelerinin olmadığı mezarlar büyük oranda zarar görmüş ve kiremit örtüleri çökmüştür. Bütün olumsuzluklara rağmen mezarlar dönemin gömü geleneği hakkında bilgi vermesi ve tapınağın terk edilmesinden sonra zamanla farklı amaçlar için kullanıldığını göstermesi açısından önemli buluntulardır. Tapınak alanında sıkça karşılaştığımız bir başka geç dönem buluntu grubu ise pithoslardır. Her kazı döneminde dolgu toprak içinde karşılaştığımız örneklerin genellikle üçlü grup halinde birbirlerine bitişik olarak yerleştirildikleri gözlemlenmiştir. Ortalama 1-1,5 m yüksekliğe, 1m çapa ve 5cm cidar kalınlığına sahip olan pytosların çoğu kırık olarak ele geçmiştir. Çünkü tapınak tamamen yıkılmadan buraya yerleştirilen örnekler, daha sonraki süreçte tapınak yıkıntıları altında kalmış olup, bu da zarar görmelerine neden olmuştur. Bugüne kadar bulunan örneklerden sadece iki tanesi sağlam olarak çıkarılmış olup, kazı sonrası Bandırma Arkeoloji Müzesine teslim edilmiştir.

Kyzikos Antik Kenti Önemini Neden Kaybetmiştir.

Kyzikos Antik Kenti’nin önemini yitirmesinde üç neden öne çıkmaktadır.

1- Belirli aralıklarla meydana gelen depremler nedeniyle yapıların tahrip olmaları ve onarılamamaları

2-Roma İmparatorluğu ikiye bölününce Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkent olarak Konstantinapolis’i seçmesi ve onun inşasında Kyzkos’taki yapıların malzemesinin kullanılması.

3-Hadrian Tapınağı da dahil kentte bulunan bir çok mermer yapı malzemesinin yakılarak kireç yapılması, Hadrian Tapınağı’nda bunu doğrular nitelikte Orta Çağa ve Cumhuriyet dönemine ait kireç kuyuları, kazılarda ortaya çıkarılmıştır.

Tapınakta yapılan kazı çalışmaları sırasında hem doğu hem de batı kısa kenarlarda geniş bir alana yayılan yangın katmanları tespit edilmiştir.